Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), son yıllarda nükleer enerji ve silahlanma konularında önemli bir aktör olarak ön plana çıkarken, hazırladığı raporlar ve izleme faaliyetleri ile dünya genelindeki nükleer gelişmeleri sürekli takip etmektedir. Ancak, son dönemde özellikle İran ile olan ilişkileri oldukça gerginleşti. UAEA'nın İran'dan çekilme kararı, pek çok uluslararası analist ve uzman için sürpriz olarak değerlendirildi. Peki, bu kararın arkasında yatan sebepler nelerdir? Ve bu durum, dünya genelindeki nükleer silahlanma ortamını nasıl etkileyecek?
UAEA, İran'ın nükleer programı konusunda uzun yıllardır incelemeler yapıyordu. İran, 2015 yılındaki nükleer anlaşma ile önemli taahhütlerde bulunmuştu. Ancak, ABD'nin anlaşmadan çekilmesi ve ardından uyguladığı yaptırımlar, Tahran yönetiminin nükleer faaliyetlerini artırmasına neden oldu. Son bir yılda, İran'ın nükleer zenginleştirme faaliyetlerini hızlandırdığına dair pek çok rapor yayınlandı. Böylece, UAEA'nın İran üzerinde uyguladığı denetim mekanizması ciddi şekilde tehdit altına girdi. UAEA, İran ile yapılan müzakerelerde ilerleme kaydedemediği için, son çare olarak bu çekilme kararını almış olabilir. Bu durum, İran'ın nükleer silah üretim kapasitesinin artması riski ile birleşince, uluslararası toplumda endişeleri artırdı.
UAEA'nın İran'dan çekilmesi, sadece bölgesel güvenliği değil, küresel nükleer güvenliği de tehlikeye atıyor. Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkeleri bu durumdan endişe duyarak, İran ile müzakereleri yeniden başlatma çağrısında bulundu. İran’ın nükleer teknolojisini daha da geliştirmesi, diğer ülkeleri silahlanma yarışına sürükleyeceği gibi, Ortadoğu'daki bahtsız ilişkileri de derinleştirebilir. Özellikle Suudi Arabistan ve İsrail gibi nükleer silah sahibi olmayan ülkelerin bu gelişmelere nasıl yanıt vereceği ise merak konusu. Tahran yönetiminin nükleer güç olma hevesi, bölgedeki bazı ülkelerin de nükleer silah edinme isteğini tetikleyebilir.
UAEA'nın çekilme kararı, uluslararası toplumda nükleer silahlanma konusunda yeni bir dönemi başlatabilir. Özellikle, devletlerarası ilişkilerin daha hassas hale geldiği bu süreçte, nükleer silahların yayılması durumu, tüm dünya için tehlikeli bir senaryo olarak karşımıza çıkmaktadır. UAEA, uluslararası güvenliği sağlamak amacıyla gelen tüm uyarılara rağmen, durumu kontrol altına alacak alternatif yöntemler geliştirebilmeyi başaramadı. Dolayısıyla, İran’ın nükleer programına yönelik denetimsizlik durumu, dünya genelinde büyük bir kaygı yaratıyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında, UAEA'nın İran'dan çekilmesi kararının yalnızca bir zaman dilimindeki bir eylem olmadığını, aksine gelecekteki olası nükleer krizlerin habercisi olabileceğini söyleyebiliriz. Uluslararası diplomasi ve müzakereler eğer hız kazanmadan bu durumu kontrol altına almazsa, tüm dünya yeni bir nükleer yarışın pençesinde kalabilir. Dolayısıyla, bu çekilmenin sonuçları yalnızca İran ile sınırlı kalmayacak, tüm bölge ve dünya üzerinde derin etkiler yaratacaktır.